17 Mayıs 2020 Pazar

Müthiş bir devrim; “Sanayi 4.0”


Türk Dil Kurumu sözlüğünde devrim, belli bir alanda, hızlı, köklü ve nitelikli değişiklik olarak tanımlanıyor. Sanayi 4.0 da bir devrim olarak nitelendirildiğine göre, o zaman nitelikli bir değişikli olarak önümüze çıkacak bir durum sanırım bu devrim.

Yazılım dünyasının ifadesi olan 4.0’dan anlaşılacağı üzere bundan önce 3 tane daha devrim, yani hızlı, köklü ve nitelikli değişim görmüş dünya.

Neydi bu değişimler?

İlki, on sekizinci yüzyılın ikinci yarısından sonra el aletleri ve insan gücüyle yapılan üretimin, buhar makinesinin icadıyla makineleşmesi olarak özetlenebilir. Üretim artık insan gücüyle değil, makinelerin yardımıyla yapılmaktadır. İşte bu sanayideki birinci devrimdir. Bu devrime, özel mülkiyet kavramının doğması ve bu mülkiyetin güvence altına alınması, kapitalizmin gelişmesi, girişimcilik ve hukukun gelişmesi gibi sebepler etken olmuş. Çelik ve tekstil üretiminin ön planda olduğu, kömür ve buhar kaynaklı makinelerin kullanıldığı bir devirmiş, “Sanayi 1.0”.

İkincisi ise on dokuzuncu yüzyılın başlarında özellikle fosil yakıtların keşfi ve otomobil, uçak gibi araçların üretiminin artması sonucu buharlı makinelerin yerini elektrik, petrol ve doğalgaz ile çalışan makineler almış, ekonomi ve sanayi gelişmesi hızlanmıştır. Böylece “Sanayi 2.0” devrimi gerçekleşmiş.

1960’lardan itibaren de bilgisayarın gelişmesi ve gündelik hayata dahil olması sonucu teknoloji hayatımıza girmiştir. Böylece üretim, iletişim artmış ve koşut olarak teknoloji de hızla gelişmeye devam etmiştir. Bu da “Sanayi 3.0” olarak yeni bir devri ortaya çıkarmış.

Bu üç sanayi sürümü de kapitalizmin destekçisi olarak sermayeyi belli ellerde sınırlandırmış, sınıflar arası ayrımın artmasına sebep olmuştur. Geldiğimiz noktada dünyadaki gelirin çok büyük bir kısmını, dünya nüfusunun çok az bir kısmı elinde tutmakta, sınıflar arası fark günden güne artmaktadır.

İşte tam bu sırada, sanayinin yeni bir sürümüne ihtiyaç duyulmuş ve 4.0 devrimi (!) ortaya atılmıştır.

Nedir bu dördüncü sürüm sanayi uygulaması?

Temel olarak otomasyondaki gelişim, yani otomatikleşme (robotlaşma) ve akıllı gözlemler ile karar alma süreçlerinin, üretimin temeli olması olarak özetlenebilir. Yani, zaten insan odaklı olmayan, yalnızca insanı sömürmeye dayalı olan dünya düzeni, 4.0 sürümü ile insanı sömürmekten vaz geçerek, artık her şeyi makineler ile yapmaya niyetleniyor. Tabi sanmayın ki insanı sömürmekten vaz geçerek insan odaklı olmaya yöneliyor.

İstihdamdan düşen insan artık bir başına kalacak. Emeğini satarak hayatta kalan insanların çok büyük bir bölümü artık emeklerini, alın terlerini satabilecekleri bir iş bulamayacaklar. Sosyal devletler, insana değer veren yapılanmaları sayesinde istihdamdan düşen bu gruba mutlaka destek olacaklardır. Doğal seçimler sonucunda nüfuslar daha kontrol edilebilir şekilde artış gösterecek, üretim ucuzlayacak, her ürüne daha rahat ve ucuz şekilde ulaşılabilecektir.

Ancak, üretmeyen insan ne yapacak? Sosyal yardımlarla devletlerine sırtlarını dayamış insanlar neler yapar ki? Yalnızca ucuz ve bol olan üretimi tüketerek kendi keyifleri için mi yaşayacaklar?
İnsanı ayakta tutan şey çalışmak, üretmek, faydalı bir şeyler yapmaktır. Bu süreç içerisinde de kendisine ve sevdiklerine zaman ayırarak, anlardan keyif alma sayesinde de yaşama tutunur.

Sanayi 4.0 devrimi ile siz insanın elindeki üretme gücünü elinden alırsanız, yaşama tutunma gücünü de elinden almış olursunuz. Otomatikleşen dünyada her şeyin bol, ucuz, ulaşılabilir olması, yalnızca tüketimi hızlandıracaktır. Ancak insan, bu tüketimden zevk almayacaktır. Her yerde ve herkeste olan şeyler insanı tatmin etmeyecek ve onanmaz bir ruhsal çöküntüye girecektir insanlık.

Genel olarak ne diyoruz, tarımsal üretim insanlık tarihinin temelini oluşturur. Siz tarımsal üretimi insan elinden alıp otomatikleştirirseniz, üretilen değeri oluşturulmuş algoritmalara bağlarsanız, makine öğrenmesi ile ürün geliştirirseniz, onu tüketen insanın, ürettiğini tüketme zevkini elinden almış olursunuz.

Şöyle düşünün, bugün fabrikada üretilmiş, birbirinin aynısı onlarca kazaktan birinin giyiminden aldığınız tat, aile büyüklerinizin el emeği ile size örmüş oldukları bir kazaktan alınan tatla aynı mıdır? Ya da garip şekillerde kendi ellerinizle, bahçenizde herhangi bir yapay destek olmadan, ata tohumu ile üretmiş olduğunuz bir domatesin tadı ile birbirinin aynısı olan onlarca ton domatesten birinin tadı aynı mı? Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Evet, dünya nüfusu gereksiz yere çok büyük bir artış gösteriyor. Çağımızın alışılagelmiş yalanı ile tanımlarsak, üretim, tüketimi karşılayamıyor ve bu nedenle genetiği değiştirilmiş ürünler üretiliyor ki, dünyadaki insan kalabalıklarını doyuralım. Siz de çok iyi biliyorsunuzdur ki, dünyada günlük olarak çöpe giden gıda ürünlerinin miktarı Afrika kıtasında açlıkla mücadele eden insanların ihtiyacından fazla. Dolayısıyla bunlar koskoca bir yalanın desteklenmesi için ortaya atılan, ön yüzünde iyi niyetle yapılan, arka yüzünde ise başka nedenleri barındıran kandırmacalardan başka bir şey değil.

Tabi ki üretimde teknoloji olmalı, üretim hızlanmalı. Ancak bu hizmet, insanların üretim sırasındaki risklerini kontrol etmek, en aza indirmek, üretime destek olmak gibi destekleyici unsurlara yönelik olmalı.

Ayrıca, üretimi bol olan ve değeri düşen bir mali almak için de alıcının bir gelirinin olması gerekmez mi? Üretimden düşen, emek satıcılığı yapamayan insanlık, ne kadar bir gelir sahibi olacak? Üretileni tüketebilecek mi? Devletler bu durumu ne kadar ve nasıl finanse edebilecekler? Asıl soru da neden? Doğal seçilim ile tüketici sayısı azalacak mı? Üretimde yer almayan insanı üremeden nasıl alı koyacak bu sistem? Özellikle din gibi yanlış ellerde eğitimsiz insanlar üzerinde yanlış sonuçlar doğuran bir olgu varken. Neyse bu konu ayrı bir yazı konusu. Belki ileride bu konuya değiniriz. Ama şimdi şu soruyu sormak gerekiyor.

Dünyada insanın rolünü robotlara, yapay zekaya, makinelere verirseniz, insan ne yapacak?...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BAHAR'I SEV... Ben sevmem ne kışı ne de bembeyaz karları… Kartopu oynayanlar, kardan adam yapanlar, neşeli çocuklar bir yana. Ocağı ...